9 Mart 2016 Çarşamba

IŞiD, AKPKK ortak organ ticareti | Akademi Dergisi

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, organ kaçakçılığı, organ mafyası, organ ticareti, akp'nin gerçek yüzü, ışid, petrol kaçakçılığı, suriye, isral, sanhedrin hahamları,

Siz sadece ortak petrol ticareti mi yapıyorlar zan ediyordunuz? Oysa biz bu canilerin mücahit ilan edildiği zamanlarda bile gerçekleri bağırıyorduk "Uyuşturucu, organ ticareti, insan ticareti, büyük İsrail'e hizmet" diyorduk.. "Vatan haini", "fitneci", "Rus ajanı", "Yahudi ajanı" oluyorduk. Hakaretler, iftiralar bitmek bilmiyordu. Şimdi bunların hiçbirinin gıkı çıkmıyor. 

Bunu hatırlarsınız, kısa süre önce yaşandı. "Petrol kaçakçılığı yaptığımız ispat edilsin, bu makamda durmam" demişti ya... Ruslar da kesin deliller, uzun uzun kamera kayıtları, petrol tankerlerinin Suriye'den çıkışı, gümrüklerden sorunsuz geçişi ve Türkiye'de belirlenen yerlere gidişine kadar her aşamayı havadan görüntülemişler ve bu görüntüleri paylaşırken "İstifa etmesine ihtimal vermiyoruz." demişlerdi. 

Bir de şu habere bakın ve AKPKK'nın ülkemizdeki ekonomik krizi yalan göstergeler ile nasıl gizlediğini, sürekli piyasaya sıcak/nakit parayı nasıl sokabildiğini ve kimlerin kasasına ne kadar korkunç paralar gittiğini hesap edin. 

**** 
BİR SARSICI HABER DAHA

AKP, SURİYELİ MUHALİFLERLE BİRLİKTE ORGAN KAÇAKÇILIĞI DA MI YAPIYOR?

Yine çok sayıda ceset bulundu, yine iç organları alınmış...

Suriye resmi haber ajansı SANA'nın haberi: 

HALEP; Türkiye’deki rejimin Suriye ve halkını hedef alan insanlığın yüz karası terör çetelere desteğini deşifre eden ve ‘ılımlı muhalifler’ yada ‘Suriyeli devrimciler’ adıyla örmeye çalıştığı örtünün altındaki gerçeği su yüzüne çıkaran skandallar her gün daha çok artıyor.

Bu bağlamda Lübnanlı el Sefir Gazetesi ‘Suriyeli muhalif’ bir kaynaktan naklen; birkaç gün önce Halep kırsalının güneyinde Şeyh Lütfi Köyünün mezarlığında 50 cesedin gömüldüğünü deşifre etti.

Adının açıklanmasını istemeyen ‘muhalif’ kaynak; Türkiye’deki rejim ve Halep’te edatları olan silahlı grupların işbirliği ile gerçekleşen skandalda Türkiye hastanelerinden getirilen 50 cesedin köy mezarlığında gömüldüğünü belirtti. Kaynak iç organlarının tamamı alınan söz konusu cesetlerin yüzleri maskeli silahlı kişiler tarafından gömülmeden önce tümünün ateşe verildiğine de dikkat çekti.

Söz konusu kaynak cesetlerin tümünün Türkiye’deki Erdoğan hastanelerinden getirildiğine dikkat çekerken; dikkat çekmemek için cesetlerin Suriye topraklarında gözlerden uzak bir yere gömüldüklerini ifade etti. (SANA)

***
2014 yılının Şubat ayında, Suriye'deki karışık durumdan faydalanan bazı güç odaklarının yasa dışı organ ticareti yaptıkları TBMM'de gündeme gelmiş ve soru önergesi verilmişti. Bu konuya dikkat çekme ve yaşanan insanlık dışı kirli ilişkileri meydana serme çabaları sonuçsuz kalmıştı.


Dikkat! Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

8 Mart 2016 Salı

Anne, evladına böbreğini verebilir mi? | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, tıbbın karanlık yüzü, organ nakli, caiz mi, tedavi, içimizdeki israil, organ ticareti, A9 TV, adnan oktar, sanhedrin hahamları, kök hücre

Anne, evladına böbreğini verebilir mi?

➥ v.a.s. Veremez. Hastalıklı bir vücudu tedavi etmek için sağlam bir vücuda zarar verilemez. Organın alınacağı ve nakledeceği kişilerin birinci dereceden akraba olmaları da bu hükmü bozmaz. İnsanda iki böbrek bulunması ve vücudumuzun bir böbrek ile de idare edebiliyor olması, ikinci böbreğin fazlalık olduğu ve alınabileceği anlamına da gelmez. Zaruret halinde de "Biri ile idare ediyor nasıl olsa, ne var diğerini alıp da şu canı kurtarsak" denilemez.

Organ nakli iddia edildiği gibi hayat kurtarmaz. Organ nakledilen kişilerin hayatları çilekeş ve çekilmez olur. Sürekli ilaç kullanımı, sürekli tıbbi kontrol, sürekli hastalanma olur. Zira bağışık sistemini bastırması ve vücudun dışarıdan gelen organı ret etmemesi için akla zarar ilaçlar kullanılır. 

Böbrek hatta kalp hastaları için bile çoktan laboratuvar ortamında, 3 boyutlu yazıcılar ile, kök hücre tekniği yan yana getirilerek organlar üretildi. Bunlar gayet sağlıklı şekilde çalıştı. Birkaç başarılı nakil gerçekleşti. Bundan öncesinde yapay organ teknolojisinde dev başarılar elde edilmişti. Şu anda insanın eksik veya kusurlu organını, kendi vücudunda, uygun bir hayvanın vücudunda ya da laboratuvar ortamında üretmek mümkün. 

Dikkatini çekeceğim husus şu ki, bu muazzam başarılara ve alternatiflere rağmen kimse bu alana yönelmiyor. Dünya insanlığından bu başarılar bile güçleri yettiğince gizlenmek isteniyor. İnsanlara organ nakli ve bağışı dayatılıyor. Bu tekniklerin yayılmasını birileri istemiyor. Çünkü ülkemizde organ bağışı fetvaları verdirenler, resmi kurumları baskı altına alanlar, kampanyaları hemen her gün patlatanlar, basını medyayı bu kampanyalarda sürekli kullananlar, suça kadar varıp insanların dini duygularını-kabullenişlerini baskı altına alanlar hep anlattığım üzere uluslar arası organ ticareti çeteleridir ki bunların beyni İsrail'deki Sanhedrin hahamlarıdır. Hani şu A9 TV'ye çıkarılan ve "Tertemiz insanlar onlar, peygamber soyu onlar" denilen kişiler. 

Bu millet artık özgür irade sahibi olmalı. Haklarını bilmeli, kullanmalı. Böyle haham ve mason ortak çetelerinin menfaatleri için acılar çekmemeli. 

Son olarak, ölüm bir felaketmiş, akıllara zarar korkunç bir şeymiş gibi, illa hastayı hayatta tutmaya yönelik kuralsız bir gayret, bir hareket tarzı, son derece yanlış ve Cenab-ı Hakk'a karşı yakışıksızdır. Müslümanlar meşru sebeplere uyarlar, güçleri yetmeyince de takdire rıza gösterirler. Gösteremeyenler, dinen kusurludurlar. Gösteremeyip dinen meşru olmayan sebeplerle hastalarını hayatta tutmaya çalışanlar, iyilik değil, kusur işlemiş olurlar.


Dikkat! Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

4 Mart 2016 Cuma

Gerçekten zorlayıcı bir sebep yoksa, otopsi yapmak kesinlikle caiz değildir. | Mehmet Fahri Sertkaya


Otopsi yapılmadığı takdirde bir cinayet çözülemeyecek, şüphe altındaki kişi aklanamayacak, cinayet mi değil mi, tecavüz mü değil mi anlaşılamayacak ise ve benzeri zaruret halleri bulunmuyor ise, otopsi yapmakta dinen sakınca görmeyen yanlış bir bakış açısı ile sürekli otopsi talep edilmesi, otopsi yapılması, kesinlikle caiz değildir. 

Ölümle birlikte beden, kıymetsiz bir atığa dönüşmez. İnsan bedeninin hususi bir kıymeti ve dokunulmazlığı vardır. Bu sadece biz müslümanlar için böyle değildir, Yahudiler, Japonlar ve diğer pek çok millet için de böyledir. Hatta Japonlarda, aynı biz Müslümanlarda olduğu gibi organ nakli doğru kabul edilmez, izin verilmez. Sadece son zamandaki medya baskısı ile çocuklarda organ nakline izin veriyorlar.


Dikkat! Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

Cesedini ve organlarını kimseye kaptırma! Bu bir insanlık suçudur, ihbarda bulunuyorum. | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, organ nakli, içimizdeki israil, sanhedrin hahamları, caiz mi, siyonistler, organ kaçakçılığı, kadavra, fıkıh, organ bağışı, hukuk,

Bazı devlet yetkilileri, başka devletlerden kadavralar satın alıyor. Bu kadavralar ise kimsesizlerin kadavraları. Bir insanın kimsesiz olması, kimsesiz olarak vefat etmesi, insani vazifelerin yapılarak kimsesizler mezarlığına defin edilmesini gerektirir. Bir insanın kimsesiz şekilde vefat etmesi, bedeninin bir mal gibi, bir eşya gibi, bir atık gibi alınıp satılmasını, devletin ya da hekimlerin bu bedenin sahipleri imiş gibi tasarrufta bulunmasını, bedeninin alınıp dünyanın başka bir yerinde parça parça edilmesini, günlerce, haftalarca gözler önünde kalmasını MEŞRU ve HUKUKİ kılmaz. Bu bir insanlık suçudur. 

İhbarda bulunuyorum, 

Türkiye'nin başka devletlerden kimsesizlerin kadavralarını yüksek fiyatlar ile satın alması, böyle iğrenç bir pazar oluşmasına ve bu pazarın işlerliğine destek olması da yeterli olmuyor ve Türkiye'deki kimsesizlerin cenazeleri de bu hukuksuzlar tarafından sahipleniliyor ve bir çöp olana kadar parça parça ediliyor. Bu bir suçtur. Buna izin veren yasal düzenleme de yoktur. Böyle bir yasal düzenleme yapılmış olsa bile hukuka aykırı olurdu ve iptali zorunlu olurdu. 

İhbarda bulunuyorum, 

Türkiye'de ve Kıbrıs'ta bazı özel hastahaneler, uluslar arası Siyonist organ kaçakçılığı çetesine hizmet etmek için kuruluyor. Türkiye, dünya organ ticareti trafiğinin tam kalbinde yer alan, üs olmuş bir ülke... Bu başarıyı(!) içimizdeki İsrail'e borçluyuz. Ara ara medyaya yansıyan ve organ kaçakçılarını suç üstü yapan operasyonlar, devede kulak bile değil. Denetim varmış hissine kapılmamız için, kamuoyu yönlendirmesi için yapılan operasyonlar, bunlardan bazıları... Ortalık daha hayatta iken böbreğinin birini satmak isteyenlerle dolu ve bunların ciddi bir kısmı da satacak yeri zorlanmadan buluyorlar. Bir tek devletimiz, istihbaratımız ve emniyet müdürlüklerimiz bulamıyor. 

Bazı hastahanelerde, ameliyat esnasında ölen kişilerin sağlıklı olan bazı organlarının çıkarılıp da karınlarının dikildiği şüphesi hakim. Pek çok hastahanede ölenlerin gözlerinden kornealar çalınıyor. Bunun için yasal düzenleme bile yapıldı "Benim korneamı alabilirsiniz" diye imza atanların değil, atmayanların korneaları alınıyor. Kornealarınızın alınmasına izniniz yoksa gidip "Benim kornealarım ya da bedenimin parçaları alınmasın" diye resmi evraka imza atmanız gerekiyormuş. Ne kadar tuhaf... Bu şekilde bir düzenleme bile, devlet kurumlarının olmadık bir takım insanların kontrolüne geçebildiğini, yargının ve yüksek yargının memleketteki en korkunç hukuksuzluklara bile müdahale edemeyecek durumda olduğunu gözler önüne sermiyor mu? Hatta ucu açık bir cümle var düzenlemede ve "Vücut bütünlüğünü bozmayan organlar" deniliyor. Artık çek nereye çekersen. Bunun Türkçesi şudur; Ben devlet olarak vatandaşımın her parçasının sahibiyim. Size, sağlık personeline meydanı bıraktım, gücünüz yettiği kadar oynayın, alın, sökün, takın, yapın bu işleri ama dikkat edin açık vermeyin...

Bütün bunlar hukuksuzluk, bütün bunlar hırsızlık, bütün bunlar canilik ve insanlık suçu. Bir yasanın bir şekilde meclisten geçmiş olması da onun hukuka uygun olduğu anlamına gelmez, bir sahada faaliyet gösterenlerin çoğunun bir şeyi meşru görmesi de o şeyin hukuka ve insan haklarına uygun olduğu anlamına gelmez. Ölen insan da halen insandır ve hakları, dokunulmazlığı vardır. Türkiye'de sağlık sahası, imkanları, başarıları muazzam şekilde ilerledi ama ahlaki yönü tam aksine olarak taban yaptı. Doktorların çok ciddi bir kısmının din, ahlak, kul hakkı, hesap, cehennem azabı, mahkeme-i kübra sıkıntıları yok. Şu dünyanın mahkemelerini aldatabiliyorlarsa, sıkıntıları yok. 

İnançlarından dolayı organlarını bağışlamayan ve organ bağışını doğru bulmayan on milyonlarca insanın, devlet politikaları ve devlet içine sızmış bir takım çetelenmelerin marifeti ile her gün sabah akşam baskı altına alınmaları da hukuksuzluktur. Bağışlayan bağışlar, bağışlamayan bağışlamaz, bu ısrarın gerçek sebebi nedir? İsrail'in dünyanın dört bir yanından kaçırdığı toplamda yüz binlece çocuğu, parçalayıp her bir parçasını başka bir ülkeye satmak yolu ile elde ettiği para halen yetersiz midir? Açılışını ülkemizin boşbakanının yaptığı ve uzun uzun övdüğü bir özel hastahanenin bile organ kaçakçılığı için kurulduğunun meydana çıkmış olması, medyaya yansımış olması ne kadar vahim bir halde olunduğunun resmidir. 

Devletler, rejimler, inançlara müdahale edemezler. Rejimler, kendi kafalarına, keyiflerine göre bir eğitim müfredatı bile belirleyemezler. Madem demokrat olacaklar, madem laik olacaklar hakkını vermeliler. Demorasi, laiklik ve çağdaşlık söylemleri ile ne inanç karşıtlığı yapılabilir, ne toplum mühendisliği, ne de organ kaçakçılığı ve çeşitli insanlık dışı suçlar yapılabilir. Ne de toplumun büyük kesiminin tabi olduğu bir inanca bağlı olanlar medya terörüne, resmi kurumların terörüne maruz bırakılabilir. 

İslami meseleleri, gerçek İslam alimleri bilir. Satın alınmış medya hocaları ve maaşları bile faizden, kumardan ve fahişelerden alınan vergiler ile ödenen, mevcut rejimin kuklası olmuş, bir milyon liraya makam araçları almakla meşgul bir Hıyanet işleri başkanlığı değil... 

Organ bağışı, organ nakli caiz değildir. Caiz olmadığını savunanların delilleri çok mesnedli-delilli, mantıklı ve ilmidir. Caiz olduğunu savunanları ciddi bir mesnedi-dayanağı yoktur. 

İnsanların bedenleri, kendilerinin değildir. Bedenleri üzerinde hayatta iken ya da öldükten sonra organlarını bir başkasına vermek gibi bir tasarruf hakları yoktur. 

İnsanların cesetlerini kadavra olarak kullanmak da caiz değildir, kendisi buna rıza gösterse de caiz değildir. Kimsesizlerin cenazelerini böyle kullanmak hiç caiz değildir. Ölümden sonra beden değersiz bir atık değildir. Ölümden sonra da ruh ve beden bağı tam olarak kopmaz. 

Kadavra bulunamayınca her şey krize girecekmiş ve hiç gerçek hekim-cerrah yetişmeyecekmiş gibi bir algı oluşturulması da doğru değildir. Gerçekten kıymet verilip, gereğince düzenlenen bir eğitim öğretim sisteminde, mezun olana kadar tıp fakültesi öğrencilerinin defalarca gerçek ameliyatlara girmesi, tecrübeli cerrahları izlemesi, bir süre sonra da ameliyatlara, hekimin kontrolünde girmesi mümkündür. O kadar zor değildir. Dünyanın dört bir tarafından ceset çalmak kadar da zor değildir. 

Yapılan birkaç otopsinin kaliteli video çekimleri ile bile, yazılacak bir takım simulasyon yazılımları ve teçhizatı-donanımı ile bile, pek çok ülkede satılan eğitim maksatlı üretilen plastikten ve özel kimyasallardan üretilmiş gerçekçi, birebir insan vücutları ile çok yollar kat edilebilir. 

Şu adresi incelemelisiniz: http://organnaklicaizmi.blogspot.com/


Dikkat! Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

Bu güne değin en çok tıklanılanlar