8 Ekim 2018 Pazartesi

Memorial Hastahanelerinde organ kaçakçılığı iddiaları (7) | Diyarbakır Memorial'in gizli bodrum katları insan mezbahası mı? | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, hastahane, içimizdeki israil, kripto Yahudiler, mehmet fahri sertkaya, memorial, organ kaçakçılığı, recep tayyip erdoğan, siyonizm, turgut aydın, türk kızılayı,

Size biraz da o gizli bodrum katlarındaki manzarayı anlatayım...

Afrika ülkelerinden, özellikle Somali'den ve ayrıca Pakistan'dan, Hindistan'dan, Afganistan'dan ve daha pek çok yerden çocuklar kaçırılıyor ya da yetişkinler kandırılarak Türkiye'ye getiriliyor. Bazı bölgelerde, sahipsiz kalmış çocuklara şefkat eli uzatılmış gibi, sahip çıkılmış gibi ve güvenli ülkelere götürülüp bakılacakmış gibi roller oynanıyor. Şeytanlaşmışlar ama melek taklidi yapabiliyorlar. Sonra bunların hiçbiri resmiyette kayıt altına alınmıyor ve bu yolda parçalanıyorlar.


Türk Kızılay'ı bu Mason, Allahsız, vicdansız, insafsız ve insan da hayvan da denemez mahluk türünün tam kontrolünde... Tıpkı Aile Bakanlığı ve Diyanet İşleri Kurumu gibi... Babalarının çiftliği gibi kullanıyorlar ama her yere yayılmış Türk Kızılayı bile bunlara yetmiyor, çok yerde Kızıl Haç örgütü de kullanılıyor. Kızıl Haç'ın da Türk Kızılayı'ndan geri kalmışlığı yok. Aynı derecede hatta daha beter derecede her türlü pis işte kullanılıyor. Türk Kızılayı haricindeki teşkilatları da kullansalar, son kısımda iş hep Türkiye'de çözülüyor. Türkiye, kaçırılanların organlarının, zorla getirilenlerin organlarının, ikna edilip kandırılarak getirilenlerin organlarının, kaza ve gasp mağduru haline getirilip masadan kasten kaldırılmayanların organlarının elde edildiği ve dünyaya dağıtıldığı bir merkez üs olmuş. 
Bu Allahsız sistemin bazı kolları AKPKK'li bakanlara ve dünya tarihinde ender görülmüş derecede büyük münafık, hırsız, vatan haini, Allahsız bir pislik herif olan Tayyip'e kadar uzuyor. Bakanların ve Tayyip'in borusu ötmüyor. Gönüllü piyon oluyorlar, onların işlerini görüyorlar, devlet sistemini/gücünü onların istediği ayara getiriyor ve o ayarda tutuyorlar ve paylarını alıyorlar. Öyle küçük paylara da razı olmuyorlar.

İstanbul'da, Konya'da, Diyarbakır'da, Balıkesir'de (ya da Bilecik de olabilir. Bana çok hızlıca anlatılmıştı, karıştırıyor olabilirim) ve daha birkaç ilimizde bunlara ait sözde hastahaneler var. O diğer sözde hastahanelerde de hem insanlar parçalanıyor, hem kurtulabilecek kişiler kasten ameliyat masasından kaldırılmıyor, hem de kanun dışı surette organ nakli ameliyatları yapılıyor. Yani hem parçalama ve organ elde etme var hem de elde edilen organların para mukabilinde ve hukuk dışı surette başkalarına nakli var.

Şimdi biraz şu Diyabakır'daki bodrum katını izah edeyim sizlere... Öldürme ve parçalama öncesi eziyet de ediyorlar. Sadistçe bir zevk alıyorlar. Kafasına vura vura beynini parçaladıkları koca adamlar var. Bunu daha çok, neler döndüğünü anlayıp güveni sarsılan ve ellerinden kurtulmak için bağırıp çağıran, krize giren kişilere yapıyorlar. Bir manzara hayal edin, her bir yanda kesilmiş insan elleri, kolları, bacakları ya da bacaksız ve kolsuz insan vücutları. Her yer kan... Çok pis bir manzara, ağır bir koku... Yanı sıra gelişmiş tıbbi cihazlar... İnsanlardan geriye kalanlar bir şekilde bulunur da kimlikleri tespit edilir endişesi ile yaptıkları ise daha Allahsızca... 
Yüzlerinin derilerini yüzüyorlar. Bazılarının yüzlerine ateş doğrultup yakıyorlar. Parmak izlerini kesip atıyorlar. Kalan kaba etlerini/kaslarını da çıkartıp hayvan etlerinin arasında satıyorlar. Bunu böyle yapıp bu kısımdan bile para kazanıp Müslümanlara karşı daha güçlü olmaları gerektiğine şartlanmışlar. Müslümanlara zulüm etmekten ve Müslümanlara bu etleri yedirmekten sadistçe zevk alıyorlar. Her bir parçayı değerlendirmek gayretindeler. Para eden hiçbir şeyi heba etmiyorlar. Küçük bir damardan tutun tırnaklara kadar her şey para ediyormuş ve bunları dikkatle alıyorlar. Rahimler, cinsel organlar, bazılarının gözleri, kalp, böbrek, ciğer, bazı damarlar, her şey alınıyor. Yine de geriye insan parçaları kalıyor ve bunlar üst üste atılıp bir yerde bekletiliyor. Sonra ne yaptıklarını henüz öğrenemedim.

Belki bu ülkenin adliyeleri, savcıları, hakimleri, vekilleri, basın/medya mensupları, hiç olmadı ordusu, vatan sever komutanları vardır da "Bu nedir arkadaş, bunlar nedir böyle? Bu Yahudileri her yerden bu kadar asırdır hep bu yüzden mi sürmüşler? Sebepsiz, hikmetsiz değil miymiş? Sürenler haklı ve mazlum muymuş? Bir de dünyanın kendilerine ağlamasını ve üzülmesini sağlamışlar. Şu şartlarda bir de kendilerini mazlum göstermişler. Bunlar insan değiller. Hayvan bile değiller" der de müdahale ederler, arta kalanlar ne yapılıyormuş bütün Türkiye ile beraber ben de öğrenirim.


Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

BU YAYINIMIZI SOSYAL AĞLARDA PAYLAŞMAYIN, çünkü CIA SANSÜRLEYECEK ve kimse görmeyecek.

Bizi, gerçek sahibi CIA olan Facebook başta olmak üzere, Amerikan sosyal ağlarının  ve video kanallarının hiçbirinde sağlıklı/sansürsüz/özgür bir şekilde takip edemezsiniz. Senelerdir sansürleniyoruz ve bunu yüzlerce somut teknik delil ile, ayrıca binlerce kişinin şahitliği ile ispat edebiliyoruz. Buradaki yayınlarımızı/videolarımızı da Amerikan sosyal ağları üzerinden yaymayı başaramazsınız.

BİZİ TELEGRAM GRUBUMUZDAN TAKİP ETMELİSİNİZ

Paylaşımlarımızı anında görüp takip etmenin tek sağlıklı yolu Telegram grubumuza üye olmanızdır. WhatsApp'ın da gerçek sahibi CIA'dır ve Telegram, WhatsApp'ın alternatifi olan bir yazılımdır, bize has ve tarafımızdan üretilen bir yazılım değildir. Dünyada, onlarca devlette yüz milyonlarca kişi tarafından güvenle kullanılır. Güncel paylaşımlarımızdan anında haberdar olmak için www.telegram.org adresinden, kullandığınız cihaza uygun olan bir uygulamasını kurup, şuradaki Telegram kanalımıza takipçi olabilirsiniz: http://www.t.me/AkademiDergisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu güne değin en çok tıklanılanlar