4 Mart 2016 Cuma

Cesedini ve organlarını kimseye kaptırma! Bu bir insanlık suçudur, ihbarda bulunuyorum. | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, organ nakli, içimizdeki israil, sanhedrin hahamları, caiz mi, siyonistler, organ kaçakçılığı, kadavra, fıkıh, organ bağışı, hukuk,

Bazı devlet yetkilileri, başka devletlerden kadavralar satın alıyor. Bu kadavralar ise kimsesizlerin kadavraları. Bir insanın kimsesiz olması, kimsesiz olarak vefat etmesi, insani vazifelerin yapılarak kimsesizler mezarlığına defin edilmesini gerektirir. Bir insanın kimsesiz şekilde vefat etmesi, bedeninin bir mal gibi, bir eşya gibi, bir atık gibi alınıp satılmasını, devletin ya da hekimlerin bu bedenin sahipleri imiş gibi tasarrufta bulunmasını, bedeninin alınıp dünyanın başka bir yerinde parça parça edilmesini, günlerce, haftalarca gözler önünde kalmasını MEŞRU ve HUKUKİ kılmaz. Bu bir insanlık suçudur. 

İhbarda bulunuyorum, 

Türkiye'nin başka devletlerden kimsesizlerin kadavralarını yüksek fiyatlar ile satın alması, böyle iğrenç bir pazar oluşmasına ve bu pazarın işlerliğine destek olması da yeterli olmuyor ve Türkiye'deki kimsesizlerin cenazeleri de bu hukuksuzlar tarafından sahipleniliyor ve bir çöp olana kadar parça parça ediliyor. Bu bir suçtur. Buna izin veren yasal düzenleme de yoktur. Böyle bir yasal düzenleme yapılmış olsa bile hukuka aykırı olurdu ve iptali zorunlu olurdu. 

İhbarda bulunuyorum, 

Türkiye'de ve Kıbrıs'ta bazı özel hastahaneler, uluslar arası Siyonist organ kaçakçılığı çetesine hizmet etmek için kuruluyor. Türkiye, dünya organ ticareti trafiğinin tam kalbinde yer alan, üs olmuş bir ülke... Bu başarıyı(!) içimizdeki İsrail'e borçluyuz. Ara ara medyaya yansıyan ve organ kaçakçılarını suç üstü yapan operasyonlar, devede kulak bile değil. Denetim varmış hissine kapılmamız için, kamuoyu yönlendirmesi için yapılan operasyonlar, bunlardan bazıları... Ortalık daha hayatta iken böbreğinin birini satmak isteyenlerle dolu ve bunların ciddi bir kısmı da satacak yeri zorlanmadan buluyorlar. Bir tek devletimiz, istihbaratımız ve emniyet müdürlüklerimiz bulamıyor. 

Bazı hastahanelerde, ameliyat esnasında ölen kişilerin sağlıklı olan bazı organlarının çıkarılıp da karınlarının dikildiği şüphesi hakim. Pek çok hastahanede ölenlerin gözlerinden kornealar çalınıyor. Bunun için yasal düzenleme bile yapıldı "Benim korneamı alabilirsiniz" diye imza atanların değil, atmayanların korneaları alınıyor. Kornealarınızın alınmasına izniniz yoksa gidip "Benim kornealarım ya da bedenimin parçaları alınmasın" diye resmi evraka imza atmanız gerekiyormuş. Ne kadar tuhaf... Bu şekilde bir düzenleme bile, devlet kurumlarının olmadık bir takım insanların kontrolüne geçebildiğini, yargının ve yüksek yargının memleketteki en korkunç hukuksuzluklara bile müdahale edemeyecek durumda olduğunu gözler önüne sermiyor mu? Hatta ucu açık bir cümle var düzenlemede ve "Vücut bütünlüğünü bozmayan organlar" deniliyor. Artık çek nereye çekersen. Bunun Türkçesi şudur; Ben devlet olarak vatandaşımın her parçasının sahibiyim. Size, sağlık personeline meydanı bıraktım, gücünüz yettiği kadar oynayın, alın, sökün, takın, yapın bu işleri ama dikkat edin açık vermeyin...

Bütün bunlar hukuksuzluk, bütün bunlar hırsızlık, bütün bunlar canilik ve insanlık suçu. Bir yasanın bir şekilde meclisten geçmiş olması da onun hukuka uygun olduğu anlamına gelmez, bir sahada faaliyet gösterenlerin çoğunun bir şeyi meşru görmesi de o şeyin hukuka ve insan haklarına uygun olduğu anlamına gelmez. Ölen insan da halen insandır ve hakları, dokunulmazlığı vardır. Türkiye'de sağlık sahası, imkanları, başarıları muazzam şekilde ilerledi ama ahlaki yönü tam aksine olarak taban yaptı. Doktorların çok ciddi bir kısmının din, ahlak, kul hakkı, hesap, cehennem azabı, mahkeme-i kübra sıkıntıları yok. Şu dünyanın mahkemelerini aldatabiliyorlarsa, sıkıntıları yok. 

İnançlarından dolayı organlarını bağışlamayan ve organ bağışını doğru bulmayan on milyonlarca insanın, devlet politikaları ve devlet içine sızmış bir takım çetelenmelerin marifeti ile her gün sabah akşam baskı altına alınmaları da hukuksuzluktur. Bağışlayan bağışlar, bağışlamayan bağışlamaz, bu ısrarın gerçek sebebi nedir? İsrail'in dünyanın dört bir yanından kaçırdığı toplamda yüz binlece çocuğu, parçalayıp her bir parçasını başka bir ülkeye satmak yolu ile elde ettiği para halen yetersiz midir? Açılışını ülkemizin boşbakanının yaptığı ve uzun uzun övdüğü bir özel hastahanenin bile organ kaçakçılığı için kurulduğunun meydana çıkmış olması, medyaya yansımış olması ne kadar vahim bir halde olunduğunun resmidir. 

Devletler, rejimler, inançlara müdahale edemezler. Rejimler, kendi kafalarına, keyiflerine göre bir eğitim müfredatı bile belirleyemezler. Madem demokrat olacaklar, madem laik olacaklar hakkını vermeliler. Demorasi, laiklik ve çağdaşlık söylemleri ile ne inanç karşıtlığı yapılabilir, ne toplum mühendisliği, ne de organ kaçakçılığı ve çeşitli insanlık dışı suçlar yapılabilir. Ne de toplumun büyük kesiminin tabi olduğu bir inanca bağlı olanlar medya terörüne, resmi kurumların terörüne maruz bırakılabilir. 

İslami meseleleri, gerçek İslam alimleri bilir. Satın alınmış medya hocaları ve maaşları bile faizden, kumardan ve fahişelerden alınan vergiler ile ödenen, mevcut rejimin kuklası olmuş, bir milyon liraya makam araçları almakla meşgul bir Hıyanet işleri başkanlığı değil... 

Organ bağışı, organ nakli caiz değildir. Caiz olmadığını savunanların delilleri çok mesnedli-delilli, mantıklı ve ilmidir. Caiz olduğunu savunanları ciddi bir mesnedi-dayanağı yoktur. 

İnsanların bedenleri, kendilerinin değildir. Bedenleri üzerinde hayatta iken ya da öldükten sonra organlarını bir başkasına vermek gibi bir tasarruf hakları yoktur. 

İnsanların cesetlerini kadavra olarak kullanmak da caiz değildir, kendisi buna rıza gösterse de caiz değildir. Kimsesizlerin cenazelerini böyle kullanmak hiç caiz değildir. Ölümden sonra beden değersiz bir atık değildir. Ölümden sonra da ruh ve beden bağı tam olarak kopmaz. 

Kadavra bulunamayınca her şey krize girecekmiş ve hiç gerçek hekim-cerrah yetişmeyecekmiş gibi bir algı oluşturulması da doğru değildir. Gerçekten kıymet verilip, gereğince düzenlenen bir eğitim öğretim sisteminde, mezun olana kadar tıp fakültesi öğrencilerinin defalarca gerçek ameliyatlara girmesi, tecrübeli cerrahları izlemesi, bir süre sonra da ameliyatlara, hekimin kontrolünde girmesi mümkündür. O kadar zor değildir. Dünyanın dört bir tarafından ceset çalmak kadar da zor değildir. 

Yapılan birkaç otopsinin kaliteli video çekimleri ile bile, yazılacak bir takım simulasyon yazılımları ve teçhizatı-donanımı ile bile, pek çok ülkede satılan eğitim maksatlı üretilen plastikten ve özel kimyasallardan üretilmiş gerçekçi, birebir insan vücutları ile çok yollar kat edilebilir. 

Şu adresi incelemelisiniz: http://organnaklicaizmi.blogspot.com/


Dikkat! Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu güne değin en çok tıklanılanlar